Başlangıç ve Oluş

Aslında başlangıç üç yüz altmış beş gün her anında gerçekleşene ya da gerçekleşebilen bir  oluş süreci. Çünkü oluşumuzun içinde bir zaman dilimi yani belki de bir süre geçmiş olsa da hatırlandığında yeniden yeni olana götüren bir konum. Oluş dememin sebebi milyarlarca yıldır her an başlayan bir an. Dolayısıyla bir süreç ama baktığımız zaman bir başlama karar anı. İşte bu karar anının içine girebilmek için sürekli hazza yönelik hedonist bir yaklaşımdan uzak durmamız gerekebilir. Çünkü hedonist yaklaşımda sürekli gölge benliklerimizle hareket ederiz. Oysa başlangıç yapamaya karar verdiğimizde yani kendimizi var etmenin yollarını aradığımızda meta benliğe kapı aralarız. Meta benlik bütünü temsil eden bir yaklaşım. Hedonist yaklaşımda kişi sadece kendini gördüğünden sosyal bakış açısı yani bütünlük elde edemeyebilir. Bütüncül bakış açısı olmayan bir kişi daha materyalist bir yaklaşımla hareket edecektir. Yani madde ruh bütünlüğünü yakalaması zor olacaktır. Oysa insan madde olan bedeninde bir ruhu Tanrının ruhundan bir parçayı barındırır. İşte burada bütünlüğü algılamak için bu duruma bakmak gerekir. Tanrı kutsal kitaplarda insana kendi ruhundan üflediğini belirtmektedir.  Burada belirtmem gerekirse kendi Tanrı inancımdan yola çıkarak yazdığım bazı şeyler olacaktır. Aslında hepimizin anlaması gereken bilimsel doğa bilgisine baktığımızda gördüğümüz ortak atadan gelen yaklaşımı bize birlikten gelme mesajı vermektedir. Yani burada birliğin doğanın insanın birliği konusunda hem fikir olmakla da bu inanca ortaklık ettiğimiz düşünülürse benim ya da herhangi birinin Tanrı inancı çok sorun teşkil etmez. Çünkü birlik inancı yani bütüncül bakış açısı bizi aynı kapıya çıkarır. O halde evrenin de bir ruhu olduğundan bahsedebiliriz.

İşte biz sürekli bu sonsuzluğa ulaşmanın yollarını ararız. Bazen hatırlayarak bazen de hatırlamadan yapsak da hatırladığımızda daha sorgulayıcı oluruz. Böylece kendimize ve evrenin ruhuna ait sorumluluklara daha çok sahip oluruz. Çünkü bu sorumlulukları hatırlamak bizi sadece hazza yönelik işlevsiz hallerden diğerine katkıyı içine alan bütüne fayda ya götürecektir. Peki o halde ne yapmalıyız bu konuda şunu söylemek gerekir ki Tanrının ruhundan bir parça taşıyan ve bunu hatırlayan bir insan meta benliğine adıma atmış olur. Ya da birlik bilincini hatırlayan bir insanın evrenin ruhuna hizmet etmeyi amaç edinmesi gibi. Kişilerin bu konuda bir farkındalık kazanması onları materyalizmden yani sadece maddeyi baz alamadan ruhun hazzına yönelik işler yapmaya iter. Ruhun doyumunun sağlanması için ise kişinin bütünün hayrına hizmette yarışmasını gerektirir. Elbette bu konuda bir kediyi doyurmaktan başlayıp bir çiçeği sulamakla devam ederek sonrasında kendine dönüp kendindeki bilgiyi hatırlayıp onu ortaya çıkaran işlere imza atması gerekir. Çünkü bilgi üretimine katkıda bulunan kişi bunu diğeriyle paylaşır. Ve bu bilgiyi okuyan yorumlayan kişi başka bir fikir üretimine geçer. Bu bilgi bilimsel doğa bilgisi olabileceği gibi din bilgisi psikoloji bilgisi gibi çeşitli branşlara ayrılabilir. Ancak burada belirtmemiz gereken bilginin kendi yolculuğunda farklı kademelerden geçmesi farklı insanları bir araya getirir. Bu şekilde gelişen sosyal algıda toplumsal özgürlüğe kapı aralar. Kişinin kendi özgürlüğü de bu şekilde sağlanır. Öyleyse sonuç olarak evrende dönüp dolaşan bilgidir bir insan için. Bu bilgi kendimizle başlayıp evren bilgisine oradan Tanrı bilgisine sonrasında birlik bilgisine dönüşebilir ve bu da bizi evreni dönüştürecek kapasitenin aslında kendimizde olduğu bilgisine ulaştırır. Böylece herkes kendinde olanı açığa çıkaracak yolculuğa çıkar ve her birey için bir yol bir yolculuk başlar.   

Tepkiniz Nedir ?

like
0
dislike
0
love
0
funny
0
angry
0
sad
0
wow
0